Element3.2.2015 03:17 Kahveye girdiği halde etrafına selam vermeyen adama herkes baktı. Fıskiyeli havuzdan gözlerini kaldıran biri,
-Merhaba Hamit Ağa!.. dedi.
- Merhaba ..
- Ne o be Hamit Ağa, bayıra vurmuş kart öküz gibi soluyup duruyorsun…
Hamit Ağa bunu söyleyen ihtiyara döndü:
-Hamdolsun be Ali Çavuş, kurtuldum şu cenabetten… Şükür Allah’a … Dünya varmış.
-Gözün aydın Hamit Ağa, panganın borcunu mu verdin?
-Yok be … Panganın borcunu kim düşünüyor? Şu gavur ölüsü traktörden kurtulduk gayri…
Traktör lafını duyar duymaz, deminden beri yarı uykuda pinekleyen ihtiyarlar doğruldular. Kıçlarını oturdukları iskemlenin hasırından biraz kaldırıp ,durum değiştirdiler…Hepsi de iskemlelerini Hamit Ağa’ya doğru çektiler.
-Sahi mi?..
-Tüm kurtuldun mu be Hamit Ağa?
-Anlat şunu be…
Hamit Ağa,
-Kurtuldum… Dedi, Allah’ıma bin şükürler olsun, bu günleri göcekmişim…
Dinleyenler büsbütün meraklandılar. Hasır iskemlelerini biraz daha Hamit Ağa’ya yaklaştırdılar. Hamit Ağa anlattı:
-Hikayesi uzun bu işin… Bizim oğlan askerden dönüşün, baba, dedi. Ben askerde şoförlük öğrendim. İlle bir traktör alalım, diye tutturdu. O sıra bizim kızda kocasıyla köye gelmişti. Kızla damat, enstitüden öğretmen çıktılar. Tatil olunca köye gelirler. Onlarda tutturdu “Baba bir traktör al…” diye… canım ne zorumuza? İki çift öküz neme yetmez… Yok, ben geri gafalıymışım kız duvardaki takvim yaprağını gösterdi. “ Bak, 1955 yılındayız baba, 20. Yüzyıl bu, anladın mı?” dedi.
Damat her yemekten sonra bir sahat nutuk çekiyor. Makine asrındaymışız. Öküzle çift sürmek ayıpmış bu zamanda …
Oğlan hesabını yapıyor: Tarlayı sürmek için kaç gündelikçi tutuyorsun? On… Kaç günde sürüyorsun? Bir ay… Gördün mü, diyor, traktörü alınca, bir başıma, bir haftada sürer geçerim. Ondan sonrada, parayla elimi öpenin tarlasını sürerim. Bir yılda traktörün parasını çıkarırız. Oğlan susuyor, kız başlıyor, kız susuyor damat başlıyor. Öküz çalışmadığı zamanda bedavadan yer diyorlar, traktör öyle mi? Çalıştıracağın zaman, içine iki fincan benzin korsun, sür Allah sür… Çalışmazsa yemez. Öküz, bütün kış yer yatar, boyna geviş getirir.
Ben bir tek kaldım, ne desem boş… Öküz hastalanır, diyorlar, öküz ihtiyarlar diyorlar, öküz ölür diyorlar. Traktör bu, demirden be!… Ne ihtiyarlar, ne yorulur, ne ölür… Ben yine kanmayacaktım ya, benim kocakarı, “Musa Çavuş da almış Kel Mamıd Ağa da almış” demeye başladı. Akşam bu traktör, sabah bu traktör… Kocakarı hepsinden beter çıktı: “ Mıhtar da traktör almış. Sen daha dur… “ diyor. “Memiş’in Hüsiin bile aldı.” Vallaha ağalar umarsız kaldım.
Meraklı dinleyiciler arasıra,
-Eeee Hamit Ağa?… diye soruyorlardı.
-Alllah bilir ya, ben gene almayacaktım. Köy öğretmeni “Hamit Ağa” dedi, “ sen ne duruyorsun, bir traktör seksen beygir kuvvetinde…” İşte o vakit eyicine aklım yattı. Seksen beygir bu!… Evliya kuvveti be ne demek? Dağı taşı dümdüz eder.
Evdeki dırdırdan canım burnuma geldi. Alalım be dedim. Memiş’in Hüsiin aldıktan kelli şunun şurasında bir biz mi kaldık… Alalım. Kaç para bu cenabet?.. panga da grado açıyormuş. Üç çeişidi varmış, küçükğü, ortancası büyüğü. Küçüğünden bir dene alalım, dedim… Oğlan “ben küçüğünden istemem!” dedi. Kız “ alınca büyüğünden alalım.” Dedi. Damat, “Bir kere alınıyor.” dedi. Kocakarı, “Herkesler büyüğünden alırken, ben ele güne rezil olamam.”dedi. Toplandık, şehre indik, Donatım Kurumuna vardım. Orada iyi bir herif varmış. “Sizin tarlanız ne kadar?” dedi. “Seksen dönüm.”dedim. “siz, bu küçüğünden alın, yeterde artar bile.”dedi. “ Bu küçüğü, dedi, seksen değil, sekiz yüz dönümü bile sürer.” Bizimkilere dinletemedim. “Herif seni kandırıyor.”dediler. “Büyüğünden isteriz”dedik. “dört bin gayme peşin.”dedi, üstü yanı viresi… pazarlık mazarlık yok. Döndük geri. Adım bu güne bu gün Hamit Ağa, dört bin gayme yok disen, kime anlatırsın… öküzleri pazara çıkardık. Elimde doğmuş, büyümüş hayvancıklar. Boz öküz gözüme bakar bakar ağlar. Sarı öküz ellerimi yalar. Neyse uzatmıyalım, sattık öküzleri,üç bin gaymeyi denkleştirdik. Üst yanını pangadan grado aldık. Donatım Kurumundan aldık efendim koca traktörü… Meret dağ gibi yatıyor. İki fincan benzin dedilerdi. Gaz tenekesi ile mazotun, yağı dayayadılar. Oğlan çıktı üstüne. Hep bindik… traktör tırısa kalktı. Maşallahı var. Üstüne bir eski babuç, bir sarımsak, bir mavi göz boncuğu, birde maşallah astık, deh dedik… Akşam üzeri köye varınca dört döndük köyü, keyfine diyecek yok.
Bizden gören Donatım Kurumu’na seğirtti. Gatırcının Yusuf var ya, köyün alt yanında on dönüm kıraç tarlası var, o bile borç harç edip, gitti bir traktör aldı.
Akşam oldu mu, köy yolunda ver ediyorlar traktörleri. Bizim oğlanın şüförlüğüne laf yok. Vurup geçiyor. Memiş’in Hüsiin’in traktörüne bir gıç vurdu. Vallaha bir vuruşta herifin traktörünü ıskartaya çıkardı. Goca meret, tosbağa gibi sırt üstü devrildi bir yana.
Cümbüşü iyi hoş… Cumartesi oldumuydu hep biniyoruz üstüne, çek kasabaya… Sinemanın önüne traktörler, çemündüfer gibi diziliyor. Oğlan, bıyıklarını bura bura bir sürüyor cenabeti… Sinema dönüşü, yarış başlıyor. Vuran geçiyor. Derken, bir namıssız bizimkine bindirmesin mi… Zınk dedik, kaldık. Bre aman…fenerleri yaktık, meret yürümez. Gavur leşi gibi bıraktık yol üstüne döküldük yollara. Devrisi gün oğlan şehre gitti. Bilmem neresi kırılmış traktörün ara tara yok.
-Eeee Hamit Ağa… Sonra?
-Sonrası, köyden bir çift camuş kiraladık da, o koca cenabeti camuşlara sürüte sürüte getirdik köye. O kırılan yeri bulunamazmış. Gittik Donatım Kurumu’na. Donatım her kaç paraysa verelim, dedik. Yok dediler. Bir küçük parça için koca traktör durur mu?… Gözünü seveyim sarı öküz be!.. Ne parçası var, ne de vidası… Ne motorü bozulur, ne makinası… Oğlan, “ben” dedi, “İstanbul’a varayım da şu parçayı alıp geleyim…”
“ Aman oğul” dedim. “ çift sürme sırası geldi, çabuk ol!..”
Oğlan İstanbul’a gitti, gelmez…
-Eee Hamit Ağa… sonra?
-Sonra ağalar, oğlandan haber yok… Çift zamanı geldi geçiyor. Köye rezil olduk. para yok ki, öküz alalım… Kira ile bir çift öküz tuttuk da tarlayı sürdük. Neyse ağalar, oğlandan bir aber çıktı. Mektubunda, “baba, bir parça buldum, ama bulana kadar para bitti. Acele bin gayme çıkart!.. “diyor. Pangaya koştum. Parayı oğlana telledim. Elinde metelik büyüklüğünde bir civatayla geldi. “ Ulan bu mu, bin gayme?” bir makinacı getirdik. Herif taktı civatayı… Başladı traktör çalışmaya… Kış bastırdı. Karda kıyamette traktörü tıktık ahıra, bağladım sarı öküzün direğine… Derken ağalar, panganın fayızı geldi. Donatım Kurumunun taksiti geldi. Para yok… Traktörlen başımız girdi belaya… Borç harç, ilk taksiti verdik. Yazı ettik. Haydi dedim oğlana… ver ettik tarlaya… Aha-de ha derken, çat dedi, pat dedi traktör durdu. Ulan bu meretin zoru ne? Bir anlayan yok mu? Kurumdan adamını getirdik. “Dişlisi kırılmış.” Demez mi. “ Verin dişlisini.”dedik. “ Yok”dedi. Dişlisi yok bu cenabetinde, ne demiye kazıklarsın elin fakirini…”Eğer” dediler, “başka bir traktör daha alırsan, onun dişlisini alır buna takarsın…”
Gonu gonşunun, tarlalarına baksan, tüm irezillik… Herkeslerin tarlalarında bri traktör leşi yatıyor. Nereye baksan zincir, palet, kölçe demir… Ah sarı öküz ah, boz öküz ah!… Depe depe kullan… Ölüsü para dirisi para bu meret öküz değil ki elden ayaktan düşünce, kesilsin… Kesilmez, biçilmez, yenmez, içilmez… ikinci taksit geldi çattı… “Alın geri”dedim. “Biz hurdacı değiliz” demezler mi… Çatlayacağım Adana’da bir herif bu cenabetin parçalarını yaparmış. Oğlana: “ Lan eşek oğlu eşek” dedim, “ Git bu pisliği temizle”oğlan Adana’ya gitti, herif, “hastayı görmeyince olmaz!”demiş. “Var, götür.”dedim. iki öküzün arkasına bozuk traktörü taktım oğlan on beş günde vardı Adana’ya… Herif bu işin doktoruymuş…”Bu dişlinin arasına beş yüz gayme sıkışmış.”demiş.
Herkeslere irezil olmaktansa, sattık tarlanın iki dönümünü: gönderdik paranın beş yüzünü… Beemin kızla damat geldiler. Bu kadar para verdik namussuza, hiç değil safasını sürelim dedik: çoluk çocuk bindik üstüne. Oğlana “ Lan geri dur, ona buna toslama!”dedim. “ Bu cenabet yarış atı değil…” Oğlan durmaz. Memiş’in Hüsiin’in traktörü geçti mi bizimkini… Oğlan, ha babam haydar, dahlar… Traktör, kancığını görmüş eşek gibi solurda solur… Etme eyleme demeye kalmadı, traktörün gabir otu “karbiratörü” çatlamaz mı!” “Ulan eşek dölü”dedim oğlana, “Arap atı olsa çatlar bu be…bu gul yapısı, gavur icadı bir makine. Arap atı mı sandın sen bunu?”
İteriz gitmez, su görmüş eşek gibi gıbırdamaz yerinden… nasıl aramazsın gara öküzü…Deyha yavrum, dedim mi, dağ daş olsa söker atar. Kızlan damatı çektim bir yana “Lan gahbenin doğurduğu”dedim, biz kaç senesindeyiz deyiver bana…1955 de miyiz? ”Damada döndüm hangi yüzyıldayız? Yirminci miydi?” Ah benim boz öküzüm, bir avuç samanı attım mı önüne vur ha vur yükü… Kağnıya koş, tarlaya koş, düvene koş…
-Eeee Hamit Ağa… Sonra?
-Sonra ağalar… dayandı mı gene panganın fayızı! Geldi mi üçüncü taksit… Namus belası be ağalar sattık on dönüm tarla daha… Vidası düşer, beş yüz lira… Parmak kadar parça bin lira civatası laçka olur, bin lira… Zinciri kopar, pazarda, dükkanda yok… Yedek parçası bulumazmış… Orasına yama, burasına yama, o canım traktör döndü mü benim şalvarıma… Toprağı sürerken her bir yanı ısıtma lüveti tutmuş gibi zangır zangır zangırdar.. Bizim tarlada nereye elini atsan bir vida, bir cıvata, bir demir, bir çubuk, bir zincir… Sanki leyim, tarlaya mundarın tohumunu serpmişsin. Kasabaya bizim demirgırattan çıkarttığımız mebus gelmiş, dediler. Vardım yanına… “ Ne olacak bizim halimiz?” dedim. “Pul kadar bir parça için fil kadar traktör leş gibi yatar mı be?”
-Anlat Hamit Ağa ne dedi?
-Ne diyecek… Epiy laf etti, ağnayamadım ya insanlar değil eski zamanda taş devri mi ne yaşarmış, dedim. Şimdi demir devri, demirgırat devri demekmiş, dedi. Medeniyet, memlekata demirnen girermiş, dedi. “ İyi hoş, diyorsun ama, bu medeniyeti memlekete getirdiniz, hani bunun yedek parçası?” dedim. “gel bizim tarlaya da gör, medeniyet parça parça oldu, leş gibi yatıyor ortalıkta.”dedim. “Hem” dedim, bu medeniyetin daha küçüğü yok mu?”dedim. “Bu meret vursan yerinden oynamaz, dah desen kalkmaz, höst desen kıpırdamaz.”
-Eeee Hamit Ağa sonra?.. ne dedi?
-Sonra ağalar “Biz” dedi, “ Amerigaya sımarladık”dedi. “ Oradan gelesiye buradada pavligasını kuruyoruz.”dedi. “ Az bekle, gökten rahmet yağar gibi parça yağacak.”dedi. “Biz bekleyelim ya, panga beklemiyor”dedim. “pangaya söylede beklesin”dedim.derken dayandı mı öbür taksitler. Ben size bi şey diyeyim mi vallaha öküzlerin ahı tuttu beni. O sarı öküz, pazarda satarkene nasıl şıpır şıpır ağladı be… Nasıl yüreğim yanıyor!..
Neyse uzatmayalım, sattım tarlanın hepsini, verdim tüm borcu…
-Sonra Hamit Ağa?
- Sonra çağırdım kızlan damadı. Kocakarıyla oğlan da aldım.götürdüm bunları leşin başına… Ya, dedim, bu Allahın belasını onarın, ya da dedim, size boyunduruğu vurur, öküz gibi bunun önüne katar, çift sürerim… Motörü çalıştırdılar, bir depreşir, iki titreşir, kayışı kopar. Kayışı takarlar, vidası düşer. Vidayı uydururlar, dişlisi kırılır. Dişlisi yerine başka bi şey korlar, civatası laçka olur.
-Sonra Hamit Ağa?..
-Sonra ağalar baktım olacağı yok… oğlanı, kızı, damadı, kocakarıyı toparladım. “Gelin lan eşek zıpaları” dedim, “ben size bu meret nasıl onarılır, göstereyim.” Aldım elime bir balyoz davar sürüsü gibi kattım önüme bizimkileri geldik leşin başına… Vurdum balyozu dümenine, al dedim sana yirminci yüzyıl… Vurdum balyozu motörüne al dedim bu da, sizin efendime diyeyim yedek parçan… Vurdum balyozu, vurdum balyozu, vurdum balyozu… Bir de baktım, kocakarı bağırır: “ Yetişin, bizim koca herif delendi” diye… Kız kaçar, damat kaçar…oğlan kaçar… Oğlan kaçar ha kaçar… Attım balyozu, düştüm yollara… doğru geldim işte buraya ağalar… Kan ter içinde kaldım.
Gözleri açılmış meraklı dinleyiciler sordular:
-Eeee Hamit Ağa? .. Sonra?..
-Sonrası: dünya varmış be ağalar… Kurtuldum meretten, kurtuldum cenabetten… Allah’ıma bin şükür… yeniden doğmuş gibi oldum.
Sonra keyifli keyifli kahveyciye seslendi:
-Lan, bir gayfe yap, okkalı olsun!…
Alıntıdır
.oku..ot.